Pages

23 Mart 2014 Pazar

Vuruyor..

Oturup duruyorsun karanlık odalarda
Soyutlamaya çalışarak kendini insalardan
Kaçıyorsun yeni acılardan,
İçinde ki acıya daha çok yakalanarak
Bulamıyorsun ne derinliğini hayatın
Ne başını umudun
Ne sonunu acının
Çözemiyorsun evlerini
Duruyorsun yerinde
Sen duruyorsun da
Durmuyor darbeler
İniyor tek tek kalbine
Vuruyor tek tek bedenine
Her vuruş bir evre
Her acı bir olgunluk
Bekliyorsun nerede bitecek
Nerede son bulacak çöküşler
Durmuyor zaman ama

Sen duruyorsun
Kalması gerekenler bile bile bir bir kaçarken
Sen sadece izlemekle yetiniyorsun
Akıyor zaman
Aktıkça iniyor darbeler tek tek
Ne zaman nasır tutar kalplerde
Ne zaman hissizleşirim düşüncesi sarıyor her saniyeni
Kanıyor yaraların
Durmuyor zaman
Sabahlar akşam
Akşamlar sabah oluyor da
Ne acılar duruyor
Ne de O…
                   Sen koşsan da peşinden

              Gidene yetişmek mümkün olmuyor..

20 Mart 2014 Perşembe

lazımdı..

Saatin sabahın nuruna yaklaştığı zamanlardayız. Dünya ehli uykusunda dinlendirirken pislenmiş bedenlerini, bizler pisliklerimizi kusma çabasına girenlerdeniz.
 Mutluluğu bulma arzusuyla yanmaya başladığımız bu arayışı insanda yapmamız ne büyük hata zinciriydi.
 Sabahın nuru.. çoğu kişi bilmez bu saati bazen farkında bile olmaz cağrı yapılmadan kulağa..
Sevgiliyi düşünmekten yorulan beyinler
Uykunun uğramadığı bedenler
Kan çanağı olmuş gözlerle karşılanır davet
Gelmiştir sabahın nuru
Senide bekliyordur.
Su lazımdır arınmak için kötülüklerden
Kurtulmak için dünyadan su lazımdır
Davet geldi abdest lazımdır…
Niyet lazımdır sevgiyi verene
Selam lazımdır saygı belirtisine
Huzur lazımdır bizlere
Sevgiyi verene acıyı bile güzel kılana şükür lazımdır.
             

Yol

Gittiği yol mu daha emin kılar insanı
Beklediği mi ?
Vardığında mı bulur en saf sevinci
Gelende mi ?
Bekleyiş mi daha acıdır, gidişler mi ?
Sorular ardı sıra sıralanır
Kahvenin bol insanın yok olduğu geceler de
Yalnızlık oyun oynamaya başlar
Yüzler belirir olur duvarlar da
Kelam akar zaman yine de ilerlemez
En büyük sırdaşın olur seni bir başına bırakan duvarlar
Bir kez daha onayların Hz. Yusuf’un sözünü
‘’Ben hiç yalnız olmadım,hep beş kişiydik ben ve dört duvar’’
Bir giden olur duvar
Bir gelen
Bir sen anlatırsın
Bir o dinler
Dışarıdan gören delidir derde
Sen en akıllı zamandasındır.
Seni bırakmayan dört duvar
Acıların tek şahidi
Mutluluk bilmez onlar…
Mutlu olsak ne arayalım gecenin nurunda yalnız başımıza…
Kahve kokusu yükselir,karışır havana
Sen bir daha içerlenir
Bir daha kurarsın canını yakan en güzel hayalleri

Giden yolunu çoktan almış olsada

19 Mart 2014 Çarşamba

Acı bize kardeş

Umut fakirin ekmeği diyor kağıtlar
Umut ve hayaller ile geçiyor uykusuz geceler
Az uyku zekiliğe delil diyenlere inat aptalca acılarla boğuşuyor insan
Kalp atıyor ama nerede ?
Zaman kimin yanında ilerliyor doluca ?
Bizde akan sadece neden acı ?
Acı bize kardeş
Biz acıya yoldaş
Gidiyoruz her gece sabahlara
Umut ve hayallerle
Bir bakıyoruz Emirgan dayız
İstanbul’u izliyoruz
İstanbul bizi izliyor imrenerek
Bir bakıyoruz Florya sahilde insanlar bize gıpta ediyor
Yapışmışsın elime kimse bakmasın bana diye
İstanbul ve istanbulun aşıkları izliyor bizi nede güzel yakışıyoruz sokaklara
Bitmiyor hayaller
Vakıftepede yapıyoruz düğünümüzü
Bütün davetliler imreniyor bize
Dünya imreniyor bize
Hayallerin ucu bucağı yok
Yeter ki güneş düşman olmasın bize
Normal insan maskesi düşmesin yüzlere
       Hayallerin yok ucu bucağı
     Hayaller umutlar istekler bizim
      Biz yazıp biz yönetiyoruz mutluluğu
  Acı bize bu yüzden kardeş

Bu yüzden kıldık mutluluğun namazını

18 Mart 2014 Salı

Uzak

Uzaktan izlemekle yetiniyoruz bazen hayatı
Uzaktan mutlu
Uzaktan zengin
Uzaktan aşığız biraz hepimiz
Ya çok korkuyoruz reddedilmekten
Ya da cesaret hapı henüz bulunmadı
Uzaktan mutluyuz
Oynayan çocukları izlerken
Kavga eden insanlara merakla bakarken
Uzaktan zenginiz biraz biraz
Zenginleri anarken
Hayaller kurarken
Onları eleştirip yerlerine geçerken…
Uzaktan aşığız biraz hepimiz
Konuşmaya korkarak
Gitmeyerek yanına
Haykıramayarak içimizdekileri
Konuşamayarak özgürce
Uzaktan aşığız
Gülmesiyle gülen
Üzülmesiyle kahrolanız
Uzaktan biz iyiyiz de
Bizi uzaktan izleyenler iyi midir ?
                       Göz hep uzakları aramakta

                              Bundandır yakına kör oluşumuz…

Çay,Kalem,Kelam

Çay,Kalem,Kelam
Yazıyoruz
Yazmaya çalışıyoruz
Kalem elimizde
Çayımız deminde
Acı yine bedeni zorluyor
Dışarı çıkaracak yollar lazım
Yok artık menfaatsiz dostlar
İçimizde büyüyor
Tohumlar tüm zerremizde
Acıyla birlikte lal oluyor beden
Kalem geliyor akla
Yaz diyor yaz rahatla
Başlıyoruz boş sokak boş kaldırımlar
Onsuz geçen gecelerden
Onsuz uyanılan sabahlara..
Bakıyorsun mutluluk hiç..
‘’Oysa tek dilekti mutluluk’’(sagopa kajmer)
Kim aldı nereye sakladı onu
Kim çaldı kim düşman bize
Çocukluğumuzla birlikte geride mi kaldı masumane gülmeler
Büyüyünce yasak mı sebepsiz sevinçler
Ağlamaklı gözlerde mi yaşam
Yaşamak başlı başına acı kervanı mı
Kervana mutluluk almak çok mu para?
Dünyalar kadar açsak kollarımızı
Bu kadar seviyoruz desek de gelmez mi ?
Gelemez mi ?                            
Acının kardeş olduğu bedende                    

Mutluluğun namazı

17 Mart 2014 Pazartesi

Gelmeyecek

Sabahın bulunmadığı zamanlar
Düşüncelerin satranç oynadığı
Gözlerin meşkuliyet
Ellerin bir el aradığı sabahı olmayan geceler
Soğuk olmayan havalarda bile üşünen
Yalnızlık dolu zamanlar
Gökyüzünde ki yıldızları saydığın
Aya onun yüzünü yerleştirdiğin
Yaprak seslerinde onun sesini bulduğun geceler
Her gölgeyi o sandığın
Her ışıkda onu aradığın
Kaybetmişliği en derinde yaşadığın geceler
Ekmeği ağzından düşüren martı gibi çaresiz
Gidenin dönmeyeceğini bilerek geçen geceler
Sabahlara uyanmaya korktuğun
Büyük yatakda küçük düşler
O gitti
Gelmeyecek
Gelemeyecek
Ama sen
Gidemeyecek
Bekleyeceksin  bir ömür

Çaresiz, yorgun, aç, susuz

16 Mart 2014 Pazar

Kuş olup uçmak

Zamanın durduğuna inandığın günün ortasındasın
Aynı yerde, aynı masada ama onsuz
İşgal ettiğin tüm yerlerinde istanbul’un
Onunla bir anı
Onunla bir yaşanmışlık
Heryer O
Her insan O
Her soru sen
Her cevap O
İki kişilik cevaplardan vazgeçemediğin zamanlar
Anıların ağır geldiği
Kaçış planlarının santim santim işlendiği zamanlar
Gitmek gerektiğinde bile o olmuş bir beden
Onunla atan bir kalp
Onu isteyen düşünceler
Artık öğrenmişsindir
Zaman ne olursa olsun
O sende olduğu her vakit acı senin bir parçan olacaktır
Kaçtığın yer ucu bucakta olsa
Yanı başından atamayacak
Yokluğunda var olacak
Onu yaşamaya devam edeceksin
Yolda,denizde,uykuda
Her gecenin sabahında
Gözünü kapadığın an seni bulacak
Açmamak için direneceksin
Sonsuzluk cazip gelecek
Yavaş yavaş öleceksin
Ölüm fikri benimsenecek
Ona kavuşmak için her yol hak
Her yol O olacak
Bilecek, Gideceksin
          Yar yeter ki çağırsın

    İnsanoğlu kuş olup uçmasınıda bilir.

15 Mart 2014 Cumartesi

Sadaka

Cam silen çocuğu görmezden gelecek kadar kör oldu mu hayat ?
Sadakayı bilmeyecek kadar çahilleşti mi?
Allah seni sevdiğine bağışlasınlara kalmadımı ihtiyaç ?
Sevdiklerimiz yanı başımızdan gitmez mi oldu ?
Yada sevmeyi mi unuttuk
O’nu sevmeyi
Yari,Anayı,Babayı sevmek
Nerede kaldı sevdiklerimiz
Sadakalar nerede
Bir hayır duamız nerede?
Aç olanı doyurmak nerede ?

8 Mart 2014 Cumartesi

Akrep,Yelkovan,Çay

Saat gece yarısına vurmaya başladığında
Akrep ile yelkovanın yarışı biter
Zaman biz acı cekelim diye çoğalır,akmaz
Saatleri saydığın dışı dolu içi boş gündüzlerden
Saniye saydığın baştan sona yalnızlık dolu gecelere..
Zaman durmuştur bir kere
Seni oyalayacak tek şey acı düşüncelerdir artık
Bide senin çabalarına rağmen seni terk etmeyen sinekler.
Ne garip değil mi onlar bile birden çok
Herkesin bir eşi var bizim yok…
Aslında acı olmayışından çok, olduğundan dolayı…
Herkes yalnızlıktan dert yanar ya
Aslında yalnızlığın gelişi bile çokluktan
Seversin birini deli gibi

Annen gibi
Ekmek gibi
Çay gibi
Belkide kimseyi sevmediğin gibi seversin
Hayatının her saniyesini onunla doldurur
Her kareye onu yerleştirir
Çayın deminde bile onu bulursun.
Bütün olursun
Bir olursun
Bilmezsin,düşünmezsin hiç gidişi
Unutursun yarını
Unutursun ölümü
Tekmiş gibi
Akrebin yelkovanı sevdiği gibi seversinde
Unutursun pili
Unutursun gidişleri
Sonra alırlar senden onu
Bir başkası,bir kaza,bir sebep
Gider işte kalırsın yalnız
Gider işte bir sineğe imrenir olursun
Dünya durur
Zaman durur
Ama sen duramazsın
Her kare hayal olur
Her çay o olur
Her gelen o sanılır
Her gidende o…
Bilirsin gideni tutmak mümkün değil
Bilirsin ama çabalarsın
Kazırsın tırnaklarınla amaçsızca
Çabalarsın
Ama bilirsin gideni durdurmaya güç yetmiyor.
Gidişin ardından kalırsın yalnız
Bu yüzden sende gidemezsin
Bilirsin artık acı,sıcak çaya benzemez
Bilirsin acı merhemle dinmez
Gidemezsin kalırsın
Yalnız bir başına
Karelerde yaşarsın hatıraları
Gittiğiniz yerlerde
İçtiğiniz çayda
Bilirsin giden dönmez

Bilirsinde sen gidemezsin…

6 Mart 2014 Perşembe

Biz Neyiz

Yalnızlıktan delinmiş çoraplarız aslında biz
Doğru ütülenmemiş pantolon
Kırışık gömlek
Hazırlanmamış yemek
Soğuk yatak
Huzursuz gece
Uykusuz zaman
Günaydınsız sabah
Hepimiz biraz yalnızız
Biraz gitmiş
Biraz gidilen
Hepimiz biraz çaresiz

Geçmişte yaşayan
Geleceğe kör olan
Hepimiz biraz ağlamaklıyız
Aklımıza düşen en güzel zamanlarda
Hepimiz biraz çocuğuz, okul çıkışlarında
Biraz masumuz hepimiz, yokluk vaktinde
Biraz kızgın
Canımız yandığında
Hepimiz bir eksiğiz
Hayatın bir sillesin de
Hepimiz birer çaresiz
Hepimizi toplasan belki etmeyeceğiz bir
Ama sen gel
İki kalp oluruz tek bedende
Ağlarız  birlikte
Güleriz de
Var oluruz büyümeye
Birliğe
Hayata
Bir oluruz sevmeye sevilmeye
Yalnızlığın betimlemelerinden kurtuluruz
Mesela kahve raflara kalkar
Çayı sereriz ortaya
Mesela ben demlerim
Sen Ali Ural okursun bana
Ben dinlerim
Bir daha severim
Bir daha acır canım…


Fert

Ne yapmak için yaşıyoruz
Ne yapabilmek için
Ekmek olmak için mi aslanda
Aslan olmak için mi…
Çabalarımız hayallerimize mi endeksli
Hayallerimiz mi çabamız kadar
Sormak eylemi bize mi ait
Yoksa hayat başlı başına bir soru cümlesi mi
Hayatı neresinden yakalıyoruz
Canımız ne derece yanıyor
Özeniyormuyuz gökte salınan martıya
Onun çabasına imreniyor muyuz
Aslandan aldığımız ekmeği ona atmak için çok mu çabalıyoruz
Fırlattıklarımızın arasında başka neler var ?
Dertler
Umutlar
Hayaller…
Onlarıda yok etmek mi istiyoruz
Çabamız mı yetmiyor
Gücümüz hayata küçük mü kaldı
Olamıyormuyuz
Toprakda solucan
Suda balık
Olamıyor muyuz
Dört Dörtlük insan
Bir şiir olamıyor muyuz Atilla İhan’dan
Olamıyor muyuz
Bir evlat
Bir fert
Bir anne
Bir baba
Olamıyor muyuz
Mutluluk için atan bir kalp

Mutsuzluklara inat

5 Mart 2014 Çarşamba

Hucurat

Hayat ‘Ben’ kavramlarından başka bir şey değil
Oturuyorsun yalnızlığa
Dert sen
Acı sen
Keder sen
Senden başka yok
Senden başkası umrun dışı
Bir terk ediş,ediliş kör ediyor bizleri
Bir yerlere bombalar düşmüş
Yavrular
Analar
Babalar ölmüş
Umrun dışı
Sen sadece kendi acındasın
Olumsuzluklar çevrelemiş dört bir yanımızı
Beden bir ıssız ada
O yok
Bu gelmedi
Şu nerede…
Tüm sessizler nerede ?
Nerede soğukda mendil satanlar ?
Bizler nerede ?
Adamıza insan kabulu yok mu ?
Ne türden şartları var vizelerin..
Bu körermeler neden ?
Neden yıkıyor en ufak depremler
Temelleri mi zayıf attık
Çalmalarımız mı vardı malzemeden
Nerede kusur
O nerede
Biz nelerde
Ne diyordu bir kesitte
‘’Hani biz kardeştik bir birine kenetlenen
Hani hucurat suresinin 10. Ayeti’’

  Vesselam..

4 Mart 2014 Salı

Şah..

Ne için
Neden
Ve nerede yaşıyoruz?
Kendimize mi mücadelemiz
O dediklerimize mi ?
Neden hiç ben için yaşayamıyoruz ?
Neden hep onlar ?
Onlar ne der
O öyle
Bu böyle
Nereye kadar ?
Bu hayatın bizi nerede
Şahı unutmuş
Piyon derdine düşmüşüz.
‘O’nların umurunda değilken
Neden bizde hep başrol oynuyorlar?
Neden bu kaygı, serzeniş ?
Nereye kadar O olacak ?
Nereye kadar biz hiç  ?
Mezar ?
Orada bir başımıza kalınca mı ?
Kahramanı belli olan hikayelerde diğerlerinin önemi nedir ?
Yusuf ile Züleyha’dan başkasını kim bilir ?
Şems ile Mevlana’dan
Seni senden başka kim bilir ?
Kim değer verir ?
Şimdi bırak elinden piyonu
Şaha odaklan
Şahı şah yapana.
Vesselam…


3 Mart 2014 Pazartesi

Açlık

Bir çocuğun masumca ağlamasından ibaretti hayat
Açlık….
Dünyada ki bütün döngünün üstüne kurulduğu sebep..
Aç kalmamak için çalışmak
Avlanmak..
Yaşamak için her şeyin çözümü açlığı gidermek…
Yemeğe acıkmak
Suya
Temiz havaya…
Ya sevdaya ?
Sevdaya da acıkır mıydı insan ?
Bir çocuk annesizlikten ağlamaz mı ?
Ya biz ?
Sevgisizlikten
Yalnızlıktan
Üzülmez
Ağlayamaz mıyız hiç ?
Sevginin açlığı neyle doyar?
Diner mi, yoksa hep mi açız ?
Beden açlığı bir yerde elbet son bulur da
Sevgi nerede?
Açlıktan 1 ay
Susuzluktan 1 hafta sonra ölüyor ya insan
Sevdasızlığın ölümü ne zaman ?
Ne zaman dinecek
Ne zaman son bulacak
Büyüyünce mi?

Ölünce mi ?

1 Mart 2014 Cumartesi

Mektup

Mum ışığında geçen gecelerden gelen sabahta
Yolu gözlenen postacı..
Mektup gelecek yardan sıladan
Mektup gelecek içinde ömür
İçinde mutluluk yazan
Göremeyip bilmediğimiz
Duyup dinlediğimiz yıllar
Mektup gibi bekleyemediğimiz
Telefonumuza gelen mesajlar
Yazımı günler
Yazımı mum ışığında nice gecelere sığdırılmaya çalışan bir sayfa
Mektup kadar olamıyor günlerimiz…
Zaman mı yıprattı sevdaları
Sevdalar duyduklarımız da mı kaldı ?
Kulaktan kulağa geçerken bize sadece ismimi kaldı ?
Sevmek kısmı kimde kaldı ?
Nerede bıraktık düşünmekten uyuyamadığımız geceleri
Onunla uyanılan sabahlar nerede
Bıkkınlık mı geliyor bizlere
Yoksa her şeye sevda mı der olduk
Nerede sesine şiirler yazılan sevda
Nerede uğruna nefisler durdurulan
Nerede kaldık biz
Hangi zamanda
Sevda nerede kaldı

Sevdalılar nerede