Pages

22 Aralık 2014 Pazartesi

O'na esir

Hiç uykudan kaçan oldunuz mu ?
Yastığın boğazınızı gırtlakladığı
Yorganın el ayak bağladığı anları çaresizce yaşayan…
Düşüncenin tüm bedene hüküm ettiği anlardan kurtulmanın mümkün olmadığı…
Bir esirden daha esir olunun vakitlerin esiri..
Yokluğun mecbur bıraktığı,var olmanın sadece bedenen olduğu vakitlerde, insan daima bulunmak istediği yerde…
Her şey ‘o’ an her şey görmek istediği
Tüm dünyayı düşman gören gözlerin altında ki çaresizlik.
İnsan yalnız geldiği bu dünyada alışık olması gerekirken bile yalnızlığa karşı ne kadarda zayıf.
İhtiyacı olmayan şeylere ne kadarda tutsak
Var olmasına sebep olanlardan ne kadarda uzak.
Bir kitapta okumuştum;
‘İnsan uzaktakileri hayal etmekten yakınına kör olurmuş.’
Hangi gözlük düzeltirdi bizi ?
Uzaklardan önce yakınların geldiğini ne öğretirdi ?
Kaybediş ?
Terk ediliş ?
Elindekilerden hiç gitmeyecekmiş gibi emin olmak
Bu dünyada sonsuz yaşamın olduğuna inanmakla eş değer…
At artık at gözlüklerini
Sebeplerini gör
Yanındakileri
Düşünce elini tutanları gör, hiç bırakmayanları..
Uzakları sadece bakanlar görür.
Uzaklar bizi görmek isteseydi
Uzaklık olmazdı.. 
Tutan olurdu, beraber yürüyen,
Gülen olurdu bizimle.
Gülmemize neden…

21 Aralık 2014 Pazar

E(k)mek

Sen hiç fırından ekmeğin nasıl çıktığını gördün mü ?
Parasını verip kolayca aldığın şeyin ne büyük emekler harcanarak oluştuğunu bir bilsen...
Herşey en ince ayrıntıyla yapılır.
En ufak maddenin bile fazla kaçması yada eksik olması ne kadar değiştirir, saatlerini verdiğin emekleri ne çabuk çöpe çevirir.. 
Sevgide işte böyle birşey.
Önce bakışları sunuyorsun,
Karşılıklı un ve su gibi
Sonra kelimeler ve akan zaman ekleniyor 
Tuz gibi.
Hamur oluşuyor sevgi gibi
Sevgi doluyor kainata...
Katkı girmiyor içine
Tadı saf ve doğal oluyor.
Doğru söz ve erdemle başlayan aşk gibi
İşin içine karıştımı katkı
Çıkıyor tez vakitte ortaya
Aldatılmaya gelemiyor kimse
Yarım kalıyor
Ekmeğin kokusu
Sevginin büyüsü
Yarım kalıyor bir hayatın öyküsü...
Herşey yerindeyse
Pişmeye başlıyor ekmek
Olgunlaşmadan sonra
Koku yayılıyor dükkana
Sırada bekleyenler telaşeli
Aşıkları görenler gibi heyecanlı..
Ekmek iyiyse iyi çıkıyor dışarı ve kavuşuyor bekleyenine
Sevindiriyor sofraları
Yani sevgili..
Temel iyiyse, sonuçlarıda, yaşantısıda tıpkı ekmek gibi oluyor.. 
O doğurdukça biz yeşeriyoruz
           Girmesin katkılar araya
Bozulmasın masum düzen
Bir olsun bütün olsun
Nar gibi kızarsın sevda

18 Aralık 2014 Perşembe

Bulutlarda sen..

Yudumladığım çayda bile sen vardın
Senin kokun
Senin sıcaklığın
Çayı sevdirenim...
Çayımı alıp kitap okumak İstanbul'un tüm gürültüsüne rağmen.. 
Sevmediğim balkonundayım
Elimde senden kalanlardan bir kupa.
En sevmediğin demlilikde eşlik ediyor bana,
Senin demleyemediğin çayım.
Tek dostum gökyüzü
Ve oyuncağım bulutlar.
Takılı veriyor gözüme bir kuzu
Bilirim nede çok seversin
Ardı ardına geliyor kaplumbağa, araba, sen...
Herşey sen ve sana benzeyen...
Okumak fikri rafa kalkıyor da
Kitap hala baş karakter.
Birlikte okumalarımızdan kalan güzel arkadaş
Seni izlediğim kitap üstü zamanlar.. 
Kaldıramıyorum o yüzden seni izlememde emeği olanları... 
Seni izlemek İskender Pala'dan da
Emrah Serbest'dende cazip geliyor...
Zora ki sevdiğim ne çok şey var
Bize tutunmama yardımcı olan.. 
Sende kalmama eşlik edenler şimdi nede güzel arkadaşlar..
Bulutlarda gidiyor yavaş yavaş 
Sinemada yanmaya başlayan ışıklar gibi.
Bitti diyor bugünde bitti mutluluk.
Kalanlarla yeniden tutunmaya çalışıyor insan
Yarının umut dolu ışıklarına.
Ya gelirseler artıyor, umut aşığın veli nimeti..

16 Aralık 2014 Salı

Sustu(kustu) gökyüzü

Usulca oturduğu bankın üstünde
Akmaya yüz tutmuş gözyaşlarına engel olmaya çalışırken,bu derece üzülmek için ne yaptığını sorgulamaya çalışıyordu.
 Anın duygu yoğunluğundan çıkıp, düşüncelerini temizleyip sakinleşmeye çalıştı. Gözyaşlarına sebep olanın aldığı çantasından bir sigara çıkarırken bir damla yaş akıttı üstüne, ıslanınca daha ağır olur dedi ve çekti içine.. Derin bir nefes gibi gözüksede, acı dolu yılları hapsetti ciğerlerine, boşa akan zamanları.. Ne ciğerleri dayandı buna nede fazlasına nefesi...
 Umursamaz bir edayla geri bırakırken dertleri düşünme eylemine meyillendi. Hatalar neydi ? Nerede durmam nereye dönmem gerekiyordu. Sigarası biterken usulca etrafına bakındı. Yeşile eşlik eden çocukları izledi. Onlarla çocuk oldu.
Düştü 
Kalktı
Tekrar ağladı.
Yere attı sigarasını, başını vucüdun dünyanın yükünü yükleyen gözyüzüne kaldırdı.
Yağmur yağacaktı sanki.. 
Dünyada eşlik edecekti ağlamasına.
Sanki biz senin yanındayız dik dur diyordu kararan bulutlar
Sonra asıl hatasını farketti.
Yere attığı izmaritin etrafta, o masum çocukların içinde ne büyük bir kir olduğunu gördü. Kendi derdinin içinde bıraktığı gibi...
Uzakdan bir hiç, yakından bir dev gibi
Aklına geldi herşey
Zaman durdu o anda
İlk duygusallığını hissetti
İlk ağlayışını
İlk yaktığı sigaranın öksürüğü geldi aklına
İlkler birike birike ne büyük çöp yığınları oluşturuyor dedi.
Eğildi izmariti aldı sanki bir acısı yok olmuştu o anda
İçinde ki çöplüğü buldu ve ufakran büyüğe düşünmeye başladı. 
Doğruldu derinden bir ya Allah nidasıyla
Artık içinde ki çöplüğu temizlemeye kararlıydı.
Ölçtü biçti yürürken kedilerle
Her yaşantının olumsuzlukları geldi aklına
Sorunsuz kimselerin olmadığını farketti.
Dertlerin derecesini...
Şükür dedi
Bunada şükür
Bekleyenlerini bildi ve bekletmemek için gitti..
Yenilerini bulmak için birşeylerin...

15 Aralık 2014 Pazartesi

Akar gider zaman..

Geçmişti yıllar yerde ve gökte
Birtek onda birgün bile oynamamıştı. Zaman hala ogün an hala arkasına son bakışı.
Normal insanlar 3 yıl yaşlanmışlardı hayatlarında.
1 gün saymadığı 3 yılda 10 yıllar gitmişti ömründen.. 
Giderken ruhunu almıştı.. Son bakışındada içinde kalan birazcık yaşama sevincini.. 
Hayat ömür yaşam herşey oydu.. Gitti bir insan yok oldu. Hiç oldu. O gittide gidilen gidemedi yerinden.
Olduğu yerde saydı. Bedeni yollar katetsede onun olmayan dünyada, aklı hep orada kaldı.
Geldi gitti tekrar geldi.. Gelmeyeceğini bildiği halde her gelişinde yinede yılmadı.. Son saniyeler hariç o anları yaşadı her gelişinde.. Göndermedi hiç biryere bıraktırmadi ne yanından ne aklından.. Giden olmadı gönderende.. Sözünü tutan oldu. Son nefesime kadar sen olacaksın sözünü hergün milyonlarca kere tekrarladı. Gideni unutmadı ruhsuz bırakılan bedenine hapsetti ona tutundu. Belki özlerde gelir umuduyla direndi. Direndiği her saat yıl her dakika asırlar gibi oldu ama yılmadı bekledi. Yeni sırdaşlar buldu kendine. Onun izlerini taşıyan herkesde onu buldu onu tattı onu yaşadı.. Sokaklara sordu kuşlara ağaçlara yollara.. Mecnunu olmuştu aşksızlaşmış dünyanın.. Umudu olmuştu gelecek bir neslin.. Örnek olmuştu anlamını yitiren cümlelere ama kendine bir çare olamaıştı.. Kendi kendine gidiyordu ölüme.. Ölmek değildi zor olanda onsuz gitmek ona bakamadan gitmek acıtıyordu canını.. Terkediliş diyemiyordu buna. Yarım kalıyordu. Tutunuyordu seven sevdiği ile beraberdire.. Direniyordu geçen dakikalara inat. Beklemekten yorulmuyordu özlemekten... İnsanların anlamsızlıklarından yoruluyordu. Garip görmelerinden. Bilmiyordular onun zenginliğini.. Servetini... 
Bekliyordu o.. Giden kendi hayatına devam ederken. O gidişe gelmeden yaşamaya devam ediyordu. Bekliyordu ama biliyorduda...

14 Aralık 2014 Pazar

Kalk yaşamaya

Kalk dedi adam
Kaybettiğin düşüncelerini,
Özgürlüklerini geri toplamak için
Kaybolan zamanı kazanmak için.
Hataları toplayıp daha güzel bir gelecek için kalk.
Dikleştir bedeninle birlikde gururunu..
Yorulmuşken susan ayaklarınıda konuştur artık.
Kaldır ellerini çalışsın bileklerin
Varolmak için kalk ayağa
Gidenin arkasından döktüklerin sadece kendinden götürdü
Gidenden bişiler alma vakti artik...
Kalk kendini bul yolunu bul dünyaya boş ağlamaya gelmediğini gör. Dikil dahada dik olmak için. Yıkılmamak tekrardan en ufak acıya...
Bırakmamak için tutunduğun dalları,
Yaşam sıvın akarcasına akan göz yaşlarını durdur. 
Canından giden canları geri çağırma zamanı artik
Zaman artik cana can katmak...
Gidenler yolu bitirdi kalk hadi
Kalk ve bul nedenini hayatın
Acının,gidenin,gideceğin...