Pages

11 Şubat 2014 Salı

Herkes mi benim gibiydi ben mi herkesdim?

Düşüncelerimle boğuştuğum bu gecelerde, sıcak yatağın huzuruna ihtiyaç duyan bedenim varlığını hissetmek isteyen ellerim hayalini kurmak için çabalayan düşlerim… Sensiz kalmış boş sokakların rüzgârı eşliği ile çıkardığı ahenkli sesler. Etraf mı çok sessizdi ben mi çok yalnız? Bu sorunun cevabını aradığım dakikalarda yalnızlığıma eşlik eden 2. sesler… Korukularımında başlangıcıydı aslında. Gece ayrı bir ahenkle ilerliyor. Ayın o beyaz ışığı başucumu aydınlatırken yerlerdeki kırıntıları toplamaya çalışan karıncaları duyar olmuştum ve o seslere eşlik eden su damlacıkları. Gecenin ayazı arttıkça üşüyen bedenim miydi yoksa yalnızlıktan kaskatı olmuş düşlerim mi? Bu sorunun cevabını arayarak dolaşmaya başladığım odamda sineklerin bile bir arada gezdiğini fark etmiştim. Yalnızlığın bile Allah’a mahsus olduğu dünyada hatalı olan neydi? Bizim aptallıklarımız mı çektiğimiz ya da çekeceğimiz acılar mı? Soruları artık cevaplamakta zorlanıyordum…




Düşüncelerin bedene ağır geldiği zamanlar içinde yaşıyordum. Kalp atışlarım daha da hızlanıyordu sanki bana arkadaş olmak istercesine. İhtiyacımın da ne olduğunu bilmiyordum aslında Arkadaş, Sevgili, Kardeş… Aslında aradığım şey bir meşguliyetti. Seni daha fazla düşünmemekti amaç, boş sokaklara bakıp insanlar aradı gözlerim. Kendimi bildiğimden beri korktuğum boş sokaklar. Dengesiz düşüncelerim onları bile bir şahıs olarak görme arzusu ile yanıp tutuşuyordu. Derken Tan yerinin ağarmadan gelen o güzel sesler… Kendime geldiğimi fark ediyordum ufak bir ürpermeyle birlikte… Yalnızlığın çaresini bulmuşçasına sevinen ben korkularımla yüzleşmem gerektiğini anladığı şu dakikalarda geriye kalan cesaretiyle attı kendini sokaklara. Farkında olmadan yürüyordum ne istediğini biliyormuş ama nede bulacağını bilmiyormuşçasına. Seslerin dibindeydim artık en büyük dostun evinin önünde. Bütün kapılar açık sanki geleceğim biliniyordu. Vücuduma değen soğuk suyun ayıltmasından sonra dostun evinin içinde buldum kendimi. Nerde benim gibi niceleri. Yeni sorular sormaya başladım kendime herkes mi benim gibiydi ben mi herkestim? Bir gidiş bin gelişimiydi yoksa daha da gidişlere gebe mi düşünceleri beynimi kurcalarken omzuma değen kendinden emin bir el kalk delikanlı kalk insanların gidişiyle yalnız kalan bedenini insanları gönderenle doldur… Sanki bütün çektiklerimi bilircesine. Ne güzel bir sözdü ama bu söz yeni sorularda yaratıyordu. Varlığın tek sebebini varlıkları yüzünden unutuyor muydum? İçinden çıkılmaz sorular… Yanlış zamanlarda yanlış insanlarla tanışmanın verdiği o acımı yoksa doğru insana yapılan yanlış davranışlar mı? Fark ettim ki her soru bir cevabı her cevap yeni soruları getirmeye başlamış bu döngüyle saatleri geride bırakmaya devam ediyordum

Baktığım her yerde ‘’SENİ’’ görmek miydi güzel olan yoksa düşüncelerimde yaşattığım seni öldürmenin de benim elimde olduğunu bilmek mi? Varlığında ki mutluluk mu? Güzel olan gidişinle öğrendiğim yalancı mutluluklar mı? Neyin ne olduğuna anlam vermeye başladığımda geç olmuştu artık. Aslında sen yoktun, ben varım. Seni sen yapanda seni ulaşılmaz mutluluk yapan da bendim. Düşlerimdi sana değer veren güzellik yükleyen aşk dileyen. Tekrar tekrar düşünmeye başladım ilk görüşü ilk sohbeti ilk yalnız kalmamız ve fark ettim ki sen değil benim. Bütün olayda düşüncede benim. Bu benim hikâyem noktalarımda virgüllerimde benim elimde ve hayatımın anlamını bulduğum zamanda sana en güzelini verdim. (…) farkına varmama rağmen kalem senin elinde hikâyeyi sen yaz ben oynarım. Seninle gelen acı bile o kadar tatlıydı ki artık bu bedende hayat ben değil sendin artık bende.

Gelişinle doğdum gidişinle öldür… Öldür ki başka bedenlere hapis olmayayım. Ya gel ya git ya da tek bir şey bir nokta ve bitir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder